25 Temmuz 2009 Cumartesi

Arpe Tatay Şınları--Cumaziye Aksöz-Esqışeer Alpu Yellice Köyi

Arpe Tatay Şınları--Cumaziye Aksöz-Esqışeer Alpu Yellice Köyi

İngilizler kayttılar,
Osmanlı neşin?
Cav kele dep ayttılar,
Katlimiz işin.

İcret vacip dediler,
Mollalarımız.
Beg de kişke ediler,
Balalarımız.

Kartbabay katecekmiz?
Katecekmiz?
Ketmep de netecekmiz?
Pıtecekmiz.

Torası ne kim bile?
Ketecekmiz.
Seni kımge emanet,
Etecekmiz?

Arpem dedi kartbabay,
Sizmen kelamam,
Bılay buyurgan Kuday,
Toyun köramam.

Bu toprak meni tuta,
Siz ketin balam.
Kartanan mında cata,
Cangız taşlamam.

Kartanamın kabrinde,
Tonkaydı babam.
Ayakta turamadı,
Şonkaydı babam

Milletni aldadı mı?
Bilgenlerimiz.
Kabrinde cıladı mı?
Ölgenlerimiz.

Kanday al aştı güller,
Kimler koklaycak?
İysiz kaldı kabirler,
Kimler coklaycak?

Atlarnı arabaga,
Cılap cegemiz.
Kuday'nın unutganı,
Tatar ekemiz.

Ketemiz dedi babam.
Kalnız savlıkman
Cılap ayttı kartbabam,
Barnız savlıkman.

Tırnavış senegimiz,
Armanda kaldı
Bukamız inegimiz ,
Aranda kaldı .

Nişledik, taşlap kettik,
Kıydık Kırım'ga.
Zayde tatamnı colda,
Cıydık Kırım'ga,

Yaşım on eki temiz,
Şıktık Kırım'dan.
Oylanmanız ketemiz,
Bıktık Kırım'dan

Peyim eniştiy atsız,
Kalgan colda.
Kazak yakalap canın,
Algan colda.

Sımay dayım barganda,
Batakga daldı,
Cetgizgeşik akaylar,
Bir börkü kaldı.

Salgır sırt bette kaldı,
Tunaga bardık,
Cılaybere atlarnı,
Saldık suvardık.

Kırım'dan şıktım balam,
Kişkenekende.
Kim bisin kaş can colda,
Tüşken eken de.

Gagavuz biber berdi.
Aşanız dep.
Sultan Mecit cer berdi,
Yaşanız dep

Alcıdı anayşıgım,
Cinnet eken.
Bıyer Aktoprak, Kırım
Cennet eken.

Baban Mammet akayga,
Kandım da süydüm.
Babay yetmedi toyga,
Candım da küydüm.

Korantam niyet etti,
Aktopraknı.
Kudayım nasip etti,
Karatopraknı.

Candı cüregim candı,
Pitti soyum.
Kelinşek'te yasandı,
Üyken toyum.

Dokuz balamı taptım,
Onbir yılda.
Üşünün közün captım,
Son bir yılda.

Kardaşım Sabay boldu,
Aytuvlu cigit
Plevne'de coytuldu,
Dediler şeyit

Kırk bir yaşta babanı,
Aldı Kuday.
Yetim altı balanı,
Saldı Kuday.

Onbeş yaşta Perit'im,
Ölşeldi boydan.
Kalmadı bir parkımız,
Makraşgan koydan.

Bir ömür geşti onda,
Kırım'ga asret,
Dediler en sonunda,
Kene bar icret.

Kırım dep süyünemen,
Anyakbet eken,
Nasibim Yeditirmen,
Mınyakbet eken .

Kızlarım Zayde, Patme,
Kelmedi mında.
Kuday kene betime,
Kulmedi mında.

Bıyerde işgen suvum,
Kanday kele,
Kırım betten esgen cel,
Şınday kele.

Aycarıkta üyümden,
Kökge karayman.
Kırım'nı köre meken?
Ayga sorayman

Yıldızlar erek diyler,
İşte köremiz.
Tağa mı erek Kırım,
Tüşte köremiz.

Esimden ketmiy balam,
Unutamayman.
Tilde söz yetmiy balam,
Annatamayman.

Curtumda söngen otum,
Canar mı eken?
Ballarımız Kırım'nı,
Anar mı eken?

Nasibim bulay eken,
Tatar utansın.
Kaytgaşık biz Kırım'ga,
Otum tutansın.

Menden geşse de balam,
Kayt sen Kırım'ga,
Kaydiy sagınganımı,
Ayt sen Kırım'ga.


1930'larda Eskişehir Alpu'nun Yellice köyünde Arpe tatay şınları meşhurmuş. 1927'de doğan Cumaziye Aksöz, Arpe tatayı tanımamış. Sadece adını ve şınlarını duymuş. Köyde Ocanay (hoca ana) dedikleri bir kartiy (nine) bu şınları çocuklara söyler ve ezberletmeye çalışırmış. Kışke Cumay (küçük Cumaziye) Ocanay'ın iyi bir öğrencisiymiş. Cumaziye Aksöz, Kırım hasreti dolu bu şınların hatırlayabildiklerinden çok daha uzun, belki yüzlerce beyitlik olduğunu söylüyordu. 1899'da kurulan Yellice köyünün ilk adı Yedideğirmen.Kırım'dan çıkarken, bir çok aile, ocaklarından yanan ateş almış ve hiç söndürmemiş. Bu sönmez ateş, Kırım'a dönüş arzusunu hep canlı tutmuş. Cumaziye Aksöz, 1930'larda (göçten seksen yıl sonra bile) Yellice köyünde, sönmez ateşi olan evler olduğunu hatırlıyordu. 1970'lerde ateş yoktu.

17 Temmuz 2009 Cuma

Şelomit 2-Aleksander Mardkoviç-Qırım Qaray Tatarcası

Aleksander Mardkoviç (Kokizov)

Şelomit
(yirı ullu siverliknin)

Yakov-Moşe mallı edi:
Bes min koylar meresledi,
Sığır da kep atlar.
Edi yigit da kerimli:
Kolu kiçli, iz sivimli
Kezler haz yolduzlar.

Yakov-Moşe edi eksiz,
Kaldı barıba ol yalğız.
Ospudu karanya!
Kim us-akıl anar berir?
Kim sez kipleydoğan aytır?
Aytmastı yat dunya...

Ol ilğada tuvdu, esti.
İlğa anınba sert kesti,
Baktı haz ulanın.
Kinde açaredi usun,
Keçe kelired – yukusun
Saklaredi anın.

İlğa beslered belekni,
Yirak sirered yamannı;
Ol tizetti yolun.
Kurğaktan anı abrared,
Kaçan barı suvsared
Eksitmedi suvun.

Bulay eseredi eksiz
Ğeç açuvsuz da kayğısız
Ilğa kursağında.
Emin edi anın canı.
Satır asared zamanı;
Yarık sağısında.

Kinde elçered ilğanı:
Atlanıp kaynar atnı
Tasared ol uçsuz.
Kaçan enered uzun kin,
Keçe keliredi emin,
Yarıredi yolduz –

Anı tartared çatırdan
İlğalıkka yivis çıktan,
İyislerden tolu.
Kekke salıred ol kezin,
Kayda sansız birtik aktın
Biynin çivdi kolu.

Kek – bitigid yaratmaknın,
Yolduz – otiyotu anın,
Açıkt uhumakka.
Kim ol aziz sezni anlar?
Kurtkamo ol biyik uslar?
Kobuzmo kolğoska?..

Kep yengilrekt sezi yernin
Anar, kimge yolu gernin
Açıktı avaldan.
Mum kulağı anın kabad
Ol habarnı, kaysı uçad
Bilivsiz kaydan.

Kaydan keledi ol avaz,
Kaçan kiçli, kaçan yuvas,
Ne tınçlıkta çınlayd?
Çığadım ol kuru yerden?
Tisedim ol ivsiz yelden,
Ne tohtavsız kursayd?..

Yolu aynın yarık izi,
Haz keklernin otlu kezi,
Barın yerde kezleyd.
Aver balkıyd, aver yaynayd,
Keçe kulak salıp tınlayd
Neni ilğa sezleyd:

“Barın bunu mereslegin,
“Neçik yirak yeted kezin,
Aytad ulanına.
“Artar bunda senin halın,
“Sansız bolur gençin-malın,
“Alğıs urluğuna.

“Ata kibik tınçnı kisenç,
“Ne estirdi uvul-biyenç,
“Seninbe biyenim.
“Tınla meni haz atanı;
“Sirerm senden bar yamannı –
“Ulludu devletim...
Yakov-Moşe yatıp tınlayd.
Oyovdum – yemese yuklayd?
Kezi anın yumğan.
Yerge tisedler yolduzlar,
Kekke minedler obalar;
Kek yerbe kosulğan.

Yarık turad bitin yerde,
Min ot yanadı çivrede.
Bu hıc-mo ilğada?
Kari baksan – barçayartın
Sezsiz asad da tıyıltın
El kermegen bunda.

Sansız barad: yayav, atlı;
Ulan uçadı kanatlı.
Uçsuz tamasalar!
Da mun Yakov-Moşe tuyad:
Ana elgen yuvuk turad
Da nes aytad anar...

Asadı terk keçe kıska,
Ay iginedi kuyaska,
Sined altın kivi.
Yakov-Moşe turad satır;
Bitin ilğa anar çatır,
Barçayartın ivi...

Alay asaredler yillar,
Ol yarıklar da satırlar,
Neçik kini yaznın.
Yakov-Moşe esedi sav,
Kiçli haz tas, biyik haz tav,
Kezi balkıyd anın.

II

Tohtamayd ornunda zaman:
Mun erkek ol – tivil ulan;
Kaynayd anın kanı.
Tavullu klekler keledler,
Kezler tınçsız nenis izdeydler
Da tapmaydlar anı.

Nes yigitni indeyd, tartad,
Çırım kezden yirak çabad,
Astan kaçad tatuv.
Ilğa boldu anar kısık,
Kaynar boldu anar yastık,
Kisenç aldı tutuv.

Da mun keldi anar sağıs,
Ki yadadı tirlik yalğız;
Kerek alma katın!
Yahşı, Yakov-Moşe, kılas.
Yeter konsularda kumas:
Kızlar – tikri altın!

Ezge sağıs anda kondu:
Mun bilivli anar boldu
Yirak yolçulardan,
Ki manında ormanlarnın,
Ay-yolunda atlanğannın,
Eger ketse katı,

Bard kız astrı çeber anda,
Kerkli çeçek kibik bağda;
Şelomit – anın atı.
Salad Yakov-Moşe kulak,
Haz lamasa çınlayd yomak
Sezi yolçularnın:

“Yoht sez aytma çeberligin!
“Kaydad usta, kaysı kerkin
“Ol boy-kıznın çozar?
“İzler aldı gileflerden,
“Kezi kekrekti keklerden,
“Yartı keçe – çaçlar.

“Salsa kezin – kaçad kayğı,
“Açsa ernin – tuyas: çalğı
“Oynaydı esikte.
“Da nendiy us anı taclayd,
“Da neçe sivimlik tohtayd
“Ol erneksiz kerkte!..

Yakov-Moşe bunu tuyup
Bir sağısnı yatıp- turup
Yireginde besleyd.
Oldu sağıs: yolğa barma,
Ol tamasa kıznı tapma,
Kayda ot kerk esed.

Kim tergedi: ned siverlik?
Kayda tuvadı da neçik?
Çoğarağı kayda?
Ol bilivsiz kaydan keled,
Yengil da yasansız yened,
Guyalanad canda.

Balkuvunda kuyaslarnın,
İyisinde çeçeklernin
Keled biyçe yarık.
Canda turad anın tahtı,
Cannı ol yesirge aldı;
Ospudu – siverlik!..

Muftka ilğa anı indeyd,
Muftka ata kibik sezleyd
Avaz bıla yimsak:
“Kalğın, Yakov-Moşe, bunda!
“Az-mo kızlar bard ilğada?
“nege barma yirak.

“Bu kırıyda ormanlarsız
“Çubrar katın ol zamansız;
“Ol taspolur bunda...
Yakov-Moşe kolğos kalad,
Uslu sezni yengil tutad,
Katıd sağısında.

Ol kız anı indeyd, tartad.
Da ol yolğa ıstırınad,
Kisenç anı kerme.
Ol ğadirleydi berneler,
Bağalılar da kerkliler,
Anık cannı berme.

Anasının sunduğundan
Bezenmekler aldı kılğan
Tucdan da kimisten.
Tan-taraflı bezirgenler
Aldlar alar için genler,
Koylar da kep keten.

Sondra taptı kesek yipek;
Eki rengler: yesil da kek
Kosuldular birden.
Inçke haz çaç, kolda tuymas,
Kiçli, ki ekevde yirtmas,
Ol kiçlirek genden.

Dağı iç yiz eyi koylar,
Enk semizler da ullular
Ol bernege aldı.
Aldı ezibe neçe kul.
Da muna terk tuvğan avul
Anın artın kaldı.

İlğa yiriydi haz tengiz.
İyedim ol yolğa alğıs?
Ğem kayttırad ivge?
Yakov-Moşe, ne sen kılas?
Utru ullu kiçke turas,
Utru adetlerge...

III

On for kuyas,
Aruv haz yas,
Ertebıla çıktı.
On for talğan,
Kızıl haz kan,
Ol enivde battı.

Zaman barad,
Yol tartılad...
Kaydad anın uçu?
Yesil zından
Eki yandan –
Ortasında yolçu.

Tengiz avlak
Açıkt yirak,
Yolun senin açık.
Bunda kirdin
Sen da atın
Haz tuzakka kısık.

İlğa çuvlayd,
Nes yomaklayd,
Uçsuz soradı ol:
“Sav-mo keles?
“Kari keçes?
“kaydan tutasen yol?

Zamanba yasottan biyik
Çığadı tıyıltın kiyik
Da tanlanadı yolçuğa.
Kırğıy, izdeydoğaç yemin,
Biyiklikten salat kezin:
Tapmastım ol ne yirtuvğa.

Ğar kin asad haz kelege,
Bir kin usayd ekinçige,
Unutulad sanı duğru.
Bulut keled – yamğur yavad,
Asad bulut – kuyas çığad,
Da aytkarı ilğa kuru.

Uçsuz uzun yazdağı kin.
Kelsiyd terkrek keçe emin!..
Keled ol – ğanuz avurrak!
Nes yançıladı da çuvlayd,
Kiyik andıyd, puğaç yilayd;
Çırım kezden uçad yirak.

Yakov-Moşe birtivil for:
“Dostum, sen kılmadın-mo hor?”
Tınçsız sorared ezinden.
Tuvğan orun kaldı yirak;
Can yadadı, taldı ayak
Ospu uçsuz bivrelmekten.

Tivil bir for keldi sağıs:
Kivsin, yansın bu yol-karğıs.
Ivge kayır tabanınnı!
Da mun turadı alnında
Yarık tirsin kart ormanda,
Kolun sunad, indeyd anı.

Kanı kursaydı kiçlirek,
Kisenç kerme anı terkrek
Yirak siredi talmaknı.
Kaynar uradı ol atın
Da cahtlatadı kulların;
Yoht turmakka zaman!

Ğanuz afta, ğanuz on kin,
Yeter ol ilğanın çegin
Da kerinir orman...
Bulay asaredler kinler,
Yadavlular, birtiriler,
Haz sivmegen katın.

İlğa yatadı alından,
İlğa bekleyd yolnu arttan,
İlğa, ilğa barçayartın...

IV

Kırk for kuyas,
Aruv haz yas,
Ertebıla çıktı.
Kırk for talğan,
Kızıl haz kan,
Ol enivde battı.

Otlu kivedi ol kinde,
Çıknı ayaydı keçede,
Bulut kaçadı ofaktan.
Yasot boslaydı sarıma,
Geller baslaydlar kuruma,
İlğa tınadı kurğaktan.

Kayda ağared ken suvlar,
Yivis inno balçık tabar,
Kelse suvsaydoğan yolçu.
Saklan, adam: kurğak keldi!
Bar tirini yirak sirdi.
Kurğak – bu barının uçu...

Neçe avur kinler astı
Ol zamandan neçik tattı
Suvnu adam, belek da at.
Barı baradı munayğan,
Yapkan çibinbe, suvsağan;
Ayak avur boldu haz yat.

Da mun keredler ingerde:
Azğına suv kaldı gelde!
Barı çabad tatlı suvğa.
Barı içed tolu tamakba,
Sirmes suvdan anı tayakba.
Ol suv usaydı karağa...

Bu keçeni kerim kerdi
Yakov-Moşe: eren keldi
Da bu sezni anar aytad:
“Kaytkın, uvlum, kaydan çıktın.
“Yoldasınnı anda alğın
“Kayda yerin senin yatad.

“Açırğanmak seni tezed:
“Bu burunğu curum keled.
“Sanaydoğan kiçlidi kol!
“Bunu, uvlum, alğın eske:
“Kim uturu turad kiçke,
“Barça yengen kaladı ol...

Tanbılada kuyas turad.
Oyovd adam, oyandı at,
Da mun kozğalmaydı belek.
Biy dağı kul, tuya hornu,
Baslaydı oyatma koynu,
Vale muftkadı bu emgek.


Bar koy haz eletten tındı,
Neçik yattı, alay kaldı.
Sibba: savtivil edi suv.
Yakov-Moşe bu uçurdan
Ketti astan da yukudan;
Canın kıstı avruv.

Kergen tisni ol sağınad,
Vale klegi katı kalad,
Aytadı alınğa barma.
Ğanuz atlar kaldı anar,
Atlar haz yel, atlar kaynar.
Bard ğanuz nebe mahtanma.

Zaval yiriydi ekevde...
Kaçan yuklared keçede
Avul talmak bıla yengen
Da kitiliredler atlar –
Yıyınba beriler çıktlar
Biyik, kuyu yesillikten.

Kezler-otlar bar yanlardan.
Atlar kaçadlar dusmandan,
Tek yırtuvçu atnı yeted.
Biri kısadı tamağın,
Etol tisleydı ayağın
Da at kanlaydoğan tised.

Avul neginçe oyandı
Da bilinip ne kılındı
Aldı kim yay da kim tayak -
Beri kıldı yaman isin.
Anın tabarsen-mo ızın?
Edi bunda – kaçtı yirak.

Yirtkan yatadlar mun atlar,
Ol siverler, ol kaynarlar,
Ne ilğada elttler anı.
Avaz aytadı kıyının,
Kezi yilayd haz adamnın,
İçi teged issi kannı.

Yançkan Yakov-Moşe turdu,
Haz yildırım anı urdu.
Sormak: ne ğaligin kılma?
İlğa uçsuz, tanığısız...
Kalma, haz ğali ol, atsiz –
Bu barı birdi ne tınma.

Kaydan tezme yarlığasnı?
Kezi kuvad karlığaçnı:
Bolsıyd anda kiçli kanat!..
Da mun, kiyasa alcağan,
Ol kıçkırad: “Orman, orman!”
“Bağın, orman anda turad!”

Istırınadlar yanında:
“Kayda keres orman? – Anda!
El bağınad: kerti, orman.
Tandasına alar yettler
Ol ormannı, kaysın kerdler.
Keled uçka bu yol yaman.

V

Arttan kaldı kivgen ilğa,
Yesil kiredler ormanğa,
Turdlar çatırında.
Barı bunda ezge da yat,
Barı yavun keznin tardad
İlğa ulanında.

Nendiy bunda biyik terek:
Çozas basnı – tisedi berk.
Neçik bazık esed:
Anı kuçmasen ekevde!
Yahsıd bolma kelegede,
Kaçan kekte kived.

Aver avurd iyislerden,
Orman toludu çiyeden,
Haz yir anın çuvu.
Aytadı kul : “Eyid aver,
”Ol iyislidi da çeber
“Haz boykıznın gufu.

“Tek yoht anda ol kiç-kiplik,
“Yoht ol devlet, ol çayalık,
“Ne bardı ilğada.
“Anda yel yelbe yolğusad.
Mun ebised, mun urusad.
“Yahsıd, biyim, anda!

“Anda aver seni elted,
“Kiçli kanat sana bered:
“Uçkın haz karlığaç!
“Bunda aver sa sıbırdayd:
“Tohta! Yirak yollar yadayd.
“Sıyınç sa ğar ağaç”.

Yakov-Moşe sağıs tutad:
Kaykad orun, kayda bolad
Ol boy-kız saylağan?
Kayğı tuvadı basında:
Neçik turarsen alnında,
Talğan da çubrayğan?

Baras yayav. Kaydad atın?
Haz ol klençi, haz ol miskin
Turars esiginde.
Neçik kabul eter seni?
Aytma sana kisenç sezni
Bolurmo kleginde?..

Bulay sağıslağan barad.
Da muna kız çeber çığad
Anar uturuğa.
Yakov-Moşe saldı kezin
Da tanlana sorad ezin:
Tistimmo yukuğa?

Kered: izler gileflerden,
Kezi kekrekti keklerden,
Çaçlar – kara atlas.
Bu ol, kaysın uzak izdeyd,
Bu ol, kaysın canı sived,
Bu Şelomit – kuyas!

Yakov-Moşe anar aytad:
“Yirak yerden yolum yatad;
“Biz – yolçular miskin.
“Kep uçular yolda kerdik,
“Uzak zaman biz bivreldik
“Suvsuz – keçe da kin.

“Suvsaymen men da kullarım,
“Yerden karadlar izlerim.
“Tapmammo bunda suv?
- Ata ivi katın turas,
Anda tabarsen suv da as –
Edi yuvas karuv.

Anda taptı ol kanaklık
Ketri da rast; kep jahsılık
Tattı ol ormanda.
Ğar kin çeber kıznı kered,
Ğar kin artık anı sived,
Biyçed ol canında.

Kaçan ayttı ez kisençin
Atasına Şelomitnin,
Kartlar ayttlar: bolsun!
Da Şelomit – ne ol ayttı?
Kıstı ernin da kızardı;
Endi kiprik uzun...

VI
Tigendi toy, satır biyenç.
Yakov-Moşe, ivge kisenç,
Ustırınad yolğa.
Asayıslıdı bu orun,
Bunda taptı ol ez kutun,
Vale tartad ilğa.

Tınıs orman anı kıstayd;
Epke çınıkmağan sızlayd:
Kaydad tuvğan aver?
Tartad anı ol avlaklık,
Anda ol haz suvda balık.
İlğa – alğıslı yer!

Yakov yaynaydı mazzaldan:
Siver katın alad bundan,
Ol Şelomit – kuyas.
Kaldıra tuvğan ivin,
Muzğul boldu yigit katın,
Tegedi açı yas.

Sezleyd kullar: mun ne boldu:
Ilğa ormanba kosuldu!
Bu yoğed avaldan.
Da ne bunar aytır ilğa?
Dusman bolmastım ulanğa?
Bezmestimo andan?..

Bir for – kuyas edi engen,
Bar el ivde zahmetlengen
Haz orak vahtında:
Uçsuz yolğa ıstırınmak!
Yastık, keten dağı uprak –
Barı ne nedanda

Istırınad, esed tavlar;
Tirli ikler da sunduklar
Yatad barçayartın.
Mun Şelomit nes sağınad,
Otlu isni ol kaldırad,
Çığadı tıyıltın.

Yesil orman anı yezed;
Da Şelomit çabad, keled
Ez ornuna siver.
Tınçlık konadı ormanda,
Kus tınç alad guyasında,
Kozğalmaydı aver.

Turad anda uzak zaman.
Ospu orun, ospu orman
Haz tuvğanı anın.
Da ğali ol barad bundan...
Kezler tolu boldlar yastan
Sızlav kıstı canın.

Ol ormanğa aytad: “Dostum!”
“Senin kelegende tuvdum,
“Bunda estim men tınç.
“Sen, orman, meni sivdin,
“Ata kibik meni baktın,
“Edin mana sıyınç.

“Kiyikke ayttın: katılıma!
“Yelge: ğeç yamannı kılma
“Bu ulanğa halsız.
“Ğali, orman, baram senden,
“Baram , da yas tised kezden,
“Muzğulmen yubançsız.

“Kek tutmağın, kiçli orman,
“Şelomitke bolma dusman,
“Anı hayifsingin.
“Kolam seni, kiçli dostum,
“Bolsun yengil da tınç yolum,
“Bunu kılma klegin.

“Yirak tirlik meni sired.
“Kerermo kez meni çived?
“Sızlayd, açıyd canım...
“Tek bar tirlik bolğanımda,
“Turğanımda, yatkanımda
“Seni men sağınım...

Haz ittağa, ne alğıslayd
Kaçan sived da curumlayd
Kelse anar kahır –
Alay, baradoğaç yolğa,
Ol basuradı ormanğa,
Alad andan ayır.

Da muna çuv tınç ormanda:
Bu ağaçlar ez arada
Baslaydlar sezleme.
Ez yarğusun aytad orman,
Yahsımo yemese yaman –
Bolalmaybiz bilme...

VII

Yirak yerler, yat kırıylar...
Olturğanda ivde, alar
Suklançılar bizge.
Vale avurd anda tirlik:
Ezge aver, ezge kılık;
Barı anda ezge.

Anda avurdu çınıkmak.
Kerti aytadı kart aytmak:
Alğıs ivde tohtayd...
Suvsuz avurdu erdekke.
İlğa avurd Şelomitke,
Ol zamansız çubrayd.

Kivgen avlak kıstayd anı,
Otlu kuyas talayd halnı;
Ol hal uçka keled.
Ol sağınadı ormannı,
Sağıs kuçad ğar ağaçnı,
Ne kelege bered.

Eri kere bu kıyınnı,
Canı tuya kip yamannı,
Besleyd ayrıç sağıs.
Klek siverlikbe kosulsa,
Kılma anıktı tamasa,
Bolsa anar alğıs.

Ki siverin biyendirme,
Yerigine isanç yirme,
Ol estired orman.
Yadamaydı anın kolu.
Ezi isleydi da kulu,
Asad iste zaman.
“Tezgin azğına, siverim;
“Keres, esedi ormanım!”
Kipleydi katının.

“Kirers yesil ortasına
“Haz ez tuvğan ormanına,
“Kaytır senin halın”.
İlğa kerelmeyd ormannı,
Ol kurutadı ağaçnı,
Kiledi Yakovdan.

Ters arttıradı zahmetin,
Kuyadı suv, bağad isin,
Ol çıkmaydı andan.
Vale adam kurtka tensi:
Muftka bitin anın isi,
Utru tursa kudrat.

Veren boldu yigit orman.
Ivge kirdi uçur yaman:
Katın hasta yatad...
Da mun ol kin kara keldi,
Kaçan isanç tındı-eldi
Da kan ağad candan.

Şelomit, tacı kerknin,
Katın, susu kigirçinnin,
Uçtu bu dunyadan...
Yoht Şelomit, yarık yalnın...
Yaptı anı bulut kalın,
Yaptı – da kaytarmast...

Uçsuz tegedi tul yaslar.
Neçe kinler kaldı anar –
Teren yastan çıkmast.
Kin-keç gerin anın saklayd;
Yesillikte ol ger yatad –
Orman kaldığında.

Neçe ağaç kılad çatır,
Ki elige bolğay satır
Tınçlık alma anda.
Kuslar kaydanes alındlar,
Kuslar aklar da ullular,
Ormandağı ol kus.

Burun neçe, sondra artık,
Uçadlar haz bulut yarık
Kekte ol bulutsuz.
Da mun aytadılar kullar:
Ullu yıyınba ol kuslar
Haz kar yaptlar gerni.

Çığad Yakov-Moşe kerme
Ne kılınad da yas tekme,
Epme yaslı yerni.
Da mun kered: kazğandı yer,
Yohtu tabut, açıktı ger,
Ak yun yatad anda.

Kaydad gevde?.. anı kuslar
Elttler – kayda ol ormanlar,
Tuvğan ornu kayda...
Yakov-Moşe çaçın yirtad:
Barın anar bu kiç alad!
Barın ne ol sivdi.

Edi kuyas ne balkıdı;
Endi kuyas – geri kaldı.
Da olda mun sindi...
İlğa çuvlayd, ilğa titreyd,
Ulanına tersli sezleyd,
Bulay anar aytad:

“Unut askan uçurlarnı!
Kemis açı sağıslarnı,
“Ne canında yatad.
“Bitin zaman yalğıs edin;
“barın kerdi yumğan kezin.
“Sen ğali oyanas.

“Bağın: ilğa seni sived,
“İsin senin seni tezed;
“Satır balkıyd kuyas.
“Atın uzak-mo bos turar?
“Kiçli ayakba yer urar?
“Muftka-mo avazım?

“Mun ol zaman yana keldi,
“Kaçan uvlum azat edi,
“Kaçan edi menim...
“Unut barın, satır bağın,
Ez malınnı kolğa alnın!
Kaçar senden avruv”...

Muzğuldu Yakovnun izi,
Açı çınlayd anın sezi,
Kaçan bered karuv.
- Kim bu kuyas için sezleyd?
Kaydad ol? Kim anı kered?
Kez tundu karanğından.

Kim bu atnı ma sağınad?
Yoht andiy at da yoht kanat
Kaçma zavalımdan...
Kerektim mal, neged altın,
Kaçan yançkandı can?.. Alğın,
Men kaldıram anı.

Ospu bar mal – çiprek yirtık!
Alğın anı... neged yastık,
Kestin ese basnı...
Muftkad, ilğa, senin sezin.
Kerti, ata mana edin,
Enk yas kinlerimden.

Kerti, elttin kep kayğılar
Da besledin sen isançlar
Biyenç kerme menden.
Ayt, ne kıldım? Ned ginehim?
Ki men Şelomitni sivdim?
Ki ol meni sivdi?

Ki tuvmadık bir orunda?
Bir yer bunda da bir anda,
Bir kiç yerni kıldı...
Tınlamayd at – anı uram,
Kerekti – kiçbe kayıram,
Eltirmeymen anı.

Da sen, kiçli, ne sen kılas?
Tınlamadım – sen aç alas,
Yanças eki cannı.
Kulmen sana – vatkın meni,
Sezsiz eltermen ğar ikni,
Çıdarmen tıyıltın.

Birni bolalmaym – yoht halım,
Birni mahlat etmest canım:
Nege anı bastın?...
Ne ol ulan kıldı sana?
Uç yoğedi yahsısına,
Anık barın sivme.

Ol ançak basladı yolun...
Neçik titremedi kolun
Gerge anı sirme?..
Karuv ber, iy avazınnı;
Sezle, kergiz rastlığınnı!..
Sen tapmays ne aytma?..

Men kurtmen, sen kiçli kudrat,
Vale aytam sana; uyat!
Uyat bulay kılma!..
Barı için tabu sana:
Ne yahsından berdin mana,
Yamanlıkba taladın.

Baram. Andad menim ornum,
Kayda tohtayd siver dostum,
Kaysın menden aldın...
Yakov-Moşe tayak alad
Da alınğa yolsuz barad,
Baradı sağıssız.

Orman çuvlaydı alnında.
Bu Şelomit turad anda;
Mun taspoldu ızsız...
Beriler yolğa çığadlar,
Ak kuslar çuvlay kursaydlar;
Neçik bu yel yilayd!..

Kaçan yolda halsız tisti,
İlğa anı kuçtu, yaptı.
Da ol anda yuklayd...
Ken ilğada, yolçu, kersen,
Neçe ağaç tura birden,
Bilgin, dostum, bunu:

Bu ormanıd Şelomitnin,
Ornu ullu siverliknin,
Ullu yasnın ornu...

14 Temmuz 2009 Salı

9 Aralık 1917-Kurultay ve Kırım Tatar Cumhuriyetiniñ Kuruluş Şalışmaları-Noman Çelebi Cihan

9 Aralık 1917-Kurultay ve Kırım Tatar Cumhuriyetiniñ Kuruluş Şalışmaları-Noman Çelebi Cihan

Çelebi Cihan'nıñ Kurultay'nı aşma konuşması:

Saygılı millet vekili efendiler,
Bugün bir buşuk asırdan beri kapalı bolgan siyasi tarihimiz cañıdan aşılayatır.
Bugün bo toplantı salonında toplangan Kırım Kurultayı Rusya Çarlık hukümeti tarafından öldirilgen Tatar milliy iradesini cañıdan tiriltiyatır.
Bugün Tatar milleti cañıdan tuvayatır. Yirminci asırgaşık Çarlık hükumetiniñ milliy keleneklerimizge ve ruhumızga duşmanlıgıman, genel egitimimiz, askeriy ve maliy hayatımızga etken zulumıñ ve absolutismnıñ sosyal hayatımızga aşkan caraları ala kanamaktadır.
Sene 1917 Fevral 27 guni, milletleriñ eşitlik akkına hata berip Rusya'da da gerşek adaletni yaşatmak üşünü aşılgan kutsal ve ulu inkılap bayragı, öziñ tañrısal taldasında, bütün milletlerge özlerin kaderini özlerin iradesimen yazdırmaga başladı.
Kırım yarımadasında yaşagan Tatar milleti de adaletniñ temeli bolgan bo ulu aknı, bo büyük kanunnı canlandırmak üşün siz saygılı milletvekillerini vatannıñ siyasiy tarihiniñ başına topladı. İnsanlarnıñ eşitligini temel saygan Tatar milleti de başka milletlerniñ bayragıman bir bolgan milli bayragını öz Kurultayınıñ töbesiniñ üsütne tikti. Daima milletleriñ dostlıgın kutsal emel dep tanıgan asil Tatar soyu bugünden başlap anayasasını sadece kardaşlık kanunlarıman yasaycaktır.
Milletimizniñ bizge emanet etken millet vekili vazifesini kelimeniñ tam manasıman yapmamıznı bugün milliy vicdan bizge emir ete. Ve yarın da milliy ve siyasiy tarih ürkütüvci eleştirmelerimen artımızdan añılıp cürecektir.
Kırım Tatar inkılapşılarından meydanga kelgen biz Kırım Müslumanları İcra Komiteti, üstüne algan milliy emanetni sekiz aylık siyasiy ve sosyal şalışmadan soñra bugün milletniñ saylangan vekillerine teslim etmekten şeref tuyamız.

Atlı Askerlerniñ Kelişi- Noman Çelebi Cihan

Atlı Askerlerniñ Kelişi- Noman Çelebi Cihan

Ukrayna'dan, cephelerden alınıp ketirilgen Kırımlı askerlerni Akmescit'teki karşılama töreninde Çelebi Cihan'nıñ 17 Kasım 1917 güni yapkan konuşması

Askerler, aziz kardaşlar,
Biz altı aydan beri sizni Kırım'ga ketirmege şalıştık. Rusya'da baş köstergen anarhiyeniñ Kırım'ga kirmemesi üşün siziñ mında kelmeñizni istedik. Fakat duşmanlar bizge karşı kettiler. Sizleriñ mında kelmemeñizge er türli şarelermen ograştılar. Fahat obir ilerde bolganınday bo işte de olar başaralmadılar. Bugün sizin kelmeñizmen olarnıñ bütün ograşmaları atlarıñıznın tuyakları astında yok bolır ketti.

Şanlı asker! Bilesiñiz ke bugün Rusya anarhiye işindedir. Bo anarhiyeniñ Kırım'ga cukmaması ancak siziñ eliñizdedir. Biz sizlerni ancak Kırım'ga ve Kırımlılarnı anarhiyeden kurtarmak, olarnıñ ve dogmışlarıñıznıñ namuslarını, mallarını korımak üşün ketirdik. Men eminim ke sizler üş buşuk seneden beri marebe meydanlarında, tavlarda, okoplarda (tranşiylerde) dost ve duşmanga karşı vazifeñizni katip yapkan bolsañız, vatanıñıznı da işerki karışıklardan şaytip korırsıñız.

Asker kardaşlar! Epiñizni umum Kırım Muslümanları namına selamlayman.

Yaşasın Kırım Atlı Polko, Yaşasın Tatar Askeri!
(Urra! davuşları).

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Karılgaçlar Duası-Noman Çelebi Cihan

Karılgaçlar Duası-Noman Çelebi Cihan

On dört yaşında edim. Eñ asav aygırlarnı bile üyretecek kadar minici olgan edim. Atlarnı bek severdim; okumadan kaçar, cılkıga koşardım. Cılkıda közüme bakkan keri, torı, küren, borlı..., sınlı bir at kördim mi, kunan, dönen bakmazdım, bir arkan atır, tutar, yalınına yapışır, cügen salar, minerdim.
Asav arslan kibi kalkar, iner, sıçrardı... O kuturgan sayın kalın, kara tobılgı, bu aydamak kamçısı, bir yıldırım ateşimen başına tüşer, mıyını sarsardı. Asav ürker kışkırırdı; başını keñiş meydan çöllere çevirir, yeşil tüzem örüşlerde bitken sarı çeçekler, laleler, kelinçekler, mundalıklar, tuyaklarının altında ezilir, solardı. Sonra yorulır ,terler, savrusundan uçuşkan beyaz köpükler kurur; yavaş yavaş yatışır, alışır, kamçıdan añlamaga başlardı.
Men asavlarga sözlerimi, isteklerimi bu kümüş saplı kara kamçıman añlatırdım. Tüşüncelerimi bile... Añlatır sezdirirdim. O kadar güzel, yeñgil anlatırdım ke, mektepke ketsem oca Totım kalın kısa tayaklarıman, köteklerimen döger döger de, bu kadar okuv añlatamazdı.
Men tobılgıman asavlarga ayan, cebe, yorga, şelaf yürütür, yürümeni, koşmanı ögretirdim. Oca Totım ise bizge karılgaçlar duasından başka okuv bildiralmadı. Bunday, bilgisiz başımla uzun keñiş Özü Kırı töbelerinde aylangan, dolaşkan, kırgan tökken, köpürgen, anda mında saldırgan bir küçük aydamak olgan edim.
''Min künne mu'minatin, tabiatin, kainatin, abidatin, saibatin ve ebkara...'', bunu karılgaçlar okur. Bu olarnıñ duasıdır. ''El Mürselat'' suresini okuganda oca Totım bunı bizge de öğretken, ''Bu Karılgaçlar duasıdır.'' degen edi. Bunu hemen hepimiz ögrendik, ezberledik. Biz sabaklarımıznı eceler, aglar, tayaklar astında ezberlegende karılgaçlar mektebiñ delik, camsız penceresinden kirer, raflarga konar, yavrularına baka baka, kuvana kuvana duasının okur; küçük yımşak sarı gagalı balabanlarına da ögretir. Seve, seve, ecesiz, tayaksız ögretirdi. Bizler de ögrenirdik. Bu güzel sevimli karılgaçlar okuganda bizler de canımızman kulagımızman diñler, diñledikten soñ hepimiz sevinir, okurdık. Kimerde karılgaçlar okır, biz susar, dinlerdik.
Kö mektebine oek köp katnadım. Bu karanlık canbur bala zindanına köy balları da keter ediler. Mektepke kuşluktan burun keter, ketkende elimizge bir parça ötmek alırdık... Ötmekke analarımız taze kübüden biraz may, beyaz çılkı kaymak yağı sürerdi. Bunı üylen vaktı dagıldıkta aşardık. Üylenge kadar o dımlı, basık mektepniñ eski, tütülgen, delik kiyizleri, kasırları üstünde karılgaç yavruları dayın tizilir, tiz çöker, otururdık.
Sabaklar önümüzde, yapraklar açık, közlerimiz yukarıda... Çatıga yuva yasagan karılgaç balabanlarını sayardık. Kaçan kanatlanacak, uçacak, dualarını okuycaklar?... Bunı biz bilir, birbirimizge añlatırdık. Uçkan soñ, derdik, istedikleri kadar gezecek, külecek, oynayacaklar; oynaşa oynaşa, avelene avelene köklerge, bulutlarga, ışıklarga yükselecekler. Olarnı hepimiz künlerdik. Künledigimizden şindi tutmak, küçük ince kanatlarını , tüylerini yolmak, sarı gagalarını kırmak isterdik.
Bizlerdayın olarnı da oynamak sevinmekten, sevine sevine yaşamak, uçmak yükselmekten alıkoymak arzu ederdik.
Oca totım yavaş yavaş, fısa fısa kelir, kapı arkasından bizlerni, bizim oyınlarımıznı, sözlerimizni, şaklabanlıklarımızı dinler, soñ birdenbirge kapı açılır, kirerdi. Kirgen vakıt hepimiz korkar titrer agızımıznı açar, közimizniñ kenarından kılıy kılıy bakışırdık. O yavaş yavaş kelir, ufak sönük pencerenin kapalı, ölgün ışığı önünde oturur, kapanırdı. Oturduğu zaman kölgesi uzanır, kedige uşardı. Hepimiz körer, fıkır fıkır külerdik.
Sonra hepimizni sıra sıra tizer ''Tebbet, kulya, inna a'tayna'' surelerni okutır, kızar, köpirir, açuvlanır, elin tamarları kabarır, tayaklardı. Hiç bir şey anlamaz, ögrenemezdik. Soluk soluk ağlar, soñra korkar, susardık. ''E, oku!'' emrine karşı hepimiz yutkunır, sallanırdık. Köy öñünde tolkungan buğdaylarday sallana sallana, yutkuna yutkuna okurdık. Bu kara kara, añlaşılmaz ince arap laflarnı eceler, tekrar okur okur, añlamaz, añlamaganımız üçün mü bilmem, hiç de bir şey ögrenemezdik.
''Vessema'i zat el beruc''nı başlaganda oca Totım tilimi on beş kapikmen burgandı. Burganda:
-Pismilla, okumuş ol! degen edi. Bursa da, koparsa da, tilim kelmedi, kelmiycekti. Añlamay edim ke...

Zaman zaman ekende, evel zaman ekende... Opuk ulema ekende... Karılgaç kadı ekende... Duvadak müfti ekende... Bu uzun tekerlemelermen başlagan ertekeler oca Totım ketkemen başlar , pitmez tükenmezdi. Uzun uzun masallar aytar, diñletirdik.

Mavultay bek köp ertekeler, cumaklar tapamacalar bilirdi. Bilgen masallarnı diñlegenge de aytar, diñlemegenge de . Añlatır, diñletirdi. Aytkanda küçük küler közleri küçülür, yuvarlak çıkık, mini mini yanakları kızarır, içini çeker, tatlı tatar tilimen añlatır, sañke bir özen sañke bir kanarya... Tatlı tatlı söyler, köpürür, taşar, seve seve dñletirdi. Mavultay'nı hepimiz severdik. O söylerse hepimiz, her yer toktar, susar, karılgaçlar bile susar onı diñlerdi.

Men mektepke meçin yılı kirgendim. Ulu yılı, Sıçan yılı Abdiyek okudım; Tavşan, Cılkı, Bars yıllarında Kuran , Tecvit, İlimühal. Kesikbaş Destanı pitken, mektepten çıkkandım.

Artık men bol bol kürenlerge, torılarga, borlılarga kavuşkan, artık bu iri közli, ipek yalınlı sevgili aygırlar tamamiyle menim olgan edi.

Ant Etkenmen-Noman Çelebi Cihan-Qırım Tatar Milliy Marşı

Ant Etkenmen-Noman Çelebi Cihan-Qırım Tatar Milliy Marşı

Ant etkenmen Tatarlarıñ yarasını sarmaga.
Nasıl bolsın bu zavallı kardaşlarım çürüsin?
Onlar içün ökünmesem, kaygırmasam, yaşasam
Yüregimde kara kanlar kaynamasın, kurusın!

Ant etkenmen şu karañgı Yurt'ka şavle serpmege.
Nasıl bolsın eki kardaş birbirini körmesin?
Bunı körip buvsanmasam, mugaymasam, canmasam
Közlerimde akkan yaşlar derya deñiz kan bolsın!

Ant etkenmen, söz bergenmen Bilmek (Millet) içün ölmege.
Bilip körip Milletimnin köz yaşını silmege.
Bilmiy, körmiy biñ yaşasam, Kurultay'lı han bolsam
Yene bir kün mezarcılar kelir meni kömmege.

Kart Çerkes-Bekir Sıdkı Çobanzade

Kart Çerkes-Bekir Sıdkı Çobanzade

Bir ucuz caşav derdinde herkes,
Ucuz bir caşav derdinde her kim.
Türbeler çöke, mezarlar umray,
Ne toprak astında bir er kevdesi;
Ne toprak üstünde bir cigit sesi..

Kapirler çubugun savura kökke.
Cavurnuñ bayragı sallana yüksek,
Medrese, caminiñ kapısı kırık.
Türbeler taş bolgan, evliya süyek,
Türbeler taş bolgan, evliya süyek..

''Mañnayga yazılgan başka da kelir.''
Esirler türküsü mırılday herkes,
Tek bir kart kolunda bar eski kuvvet,
Cetmişlik, Şamildiy karaman Çerkes.
Cetmişlik, Şamildiy karaman Çerkes..

Bir kafir balası korkuta hepsin,
Çerkesde lakin bar eski bir iman,
Cetmişlik ihtiyar hak söznü kütiy.
On kafir ceñer bir cigit müslüman,
On kafir ceñer bir cigit müslüman..

Kart Çerkes öldü. Şamilce ölüm.
Mevtası tolturur erenler mezarın,
Ak saçın üstüne tamlagan kanlar,
İslamga çıza bir ümütlü yarın,
İslamga çıza bir ümütlü yarın..

Bekir, sen Çerkes'ni añlagan bolsan,
Hatunlar işidir, takmaknı taşla.
Sen Giray kulusuñ, başıñnı al da,
Şamilce bir ölüm izlerge başla;
Sen de şay bir ölüm izlerge başla!..

Teatrniñ Baş Emeli-Milliyliktir-Şakir Selim

Teatrniñ Baş Emeli-Milliyliktir-Şakir Selim

Antik devirden başlanğan dünyaviy teatrniñ bir qaç yıllıq tarihı bar. 1998 senesi Efes adında tarihiy rum şeerinde antik teatrlerniñ taş skemlelerinde oturıp-tögerek şekilli açıq sanağa baqarken nice nice tüşüncelerge dalğan edim. Aceba, ep savaşlar-cenklernen oğraşqan imperatorlar, içine 2-3 biñ seyirci sığğan boyle teatrlerni niçün qurğan ekenler? Ya olarnıñ ''baş zenaatı'' cenk degil edimi?.. Yoq, demek olar oz imperatorlığınıñ medeniyetini de tüşüngenler. Bunı teatr başlağanlar. Çünki teatr ta o zamanlarda sanatnıñ eñ muim soylarından biri sayılğan. Yalıñız facia degil, komediya da sıq-sıq oynakğan, insanlar ozleriniñ eksileri uzerinden ozleri kulgenler, vahşiyliklerini de seyir etip, ağlağanlar.
Bizim halqımız eski zamandan berli er angi soy spektakllerge kamadiya degen. Teatr degil de,-kamadiya.
Baron de Tottnıñ Qırım Giray aqqında yazğanlarını diqqatnen oqusañız, hanlarımız arasında sanatnı, teatrni sevgen ve Qırım hanlığı tarihında ilk kere teatr sanasına yol açqan bu meşur hanımız Molerniñ kamadiyalarınen meraqlana. Belki bu ibare ta şu zamandan beri qullanıp başlağandır. Qırım Giraynıñ Sarayında aktorlar olğanı, butün bir çalğı taqımlı orkestr tutulğanı tarihta bellidir. Şunıñ içün eminliknen aytmaq mumkün ki, halqımıznıñ milliy-klassik sanası Qırım Giraydan başlağandır.
Alman tarihçısı T.Mundtnıñ Qırımda Qırım Giray Sarayında bulunaraq, hannıñ ''Tartüf'' (Moler) pesasınen meraqlañğanını bildire. Qırım Giray, cumleden, şoyle bir meraqlı laf ayta: ''Siziñ qıralıñız Lüdovik qaval çalmaqnı pek guzel bile eken. Men de oz halqımnı qaval çalıp idare etmek ister edim... amma, olmay. Kimerde qavalnıñ bir ucu qamçığa çevirilmesi zarureti doğa...''.
Qırım Giray bunı yanıqnen ayta.
Er alda, halqnı qamçınen degil de, ''qavalnen'' yani, sanatnen terbielemek, idare etmek insanlıq ayatında birinci yerge çıqa. Qırımtatar halqı medeniyetini, sanatnı sevgen, yüksek medeniyetke, ıntılğan halq olğanını butüm zamanlarda tasdıqlap kelmekte.
Halqnıñ başına kelgen facialar birinci nevbette onıñ medeniyetini sarsılta. Halqnı, milletni yoq etmek onıñ medeniyetini yoq etmeğe tırışmaq başlana. Bizge nisbeten keçken soñki bir qaç yuz yıllıqlar içinde oyle munasebetler oldı.
İsmail Gasprinskiyniñ ''Terciman'' devirinden soñ, teatr sanatımız keçken asırnıñ 20-nci yıllarında gurdeli bir surat aldı. Bu devirde sanatımıznıñ yañı bir siltem alğanını da kormek mumkün. Lakin şu 20-30-ıncı yıllar teatr sanatımıznıñ ''sotsialistik realizm'' esasında faaliyet kostergeni dramatik eserlerimizniñ umuminsanlıq problemalarından bayağı çetke tayğanı, ''Doğru yol'', ''Traktor'', ''Qızıl şarq'', ''Azat halq'', ''Marklen'', ''Yeñiş bizim'', ''Ucüm'', ''Duşman'' kibi sotsializm-komunizm qurucılığı mevzularında '' şeklen milliy, gayece internatsional'' sana eserleri yazılğanı ve oynağanı bellidir. Lakin o yıllarda dünya klassiklerinden yapılğan tercimeler teatrni teatr olaraq, aktorlarnı aktor olaraq tutıp turğan amiller edi.
Aman-aman elli yıllıq sürügünlik yıllarından soñ, ana-Vatanımızğa qaytıp kelmek nasip oldı. Amma, til fuqareligi, ananeviy teatr sanatımıznıñ deerli butünley toqtap qalğanı ğayrıdan tiklenmek içün gayet buyuk qıyınlıqlar doğurdı. Arada buyuk bir uzüliş peyda oldı ki, 1991 senesinden başlap yañı tiklenüv yoluna kirgen teatrimiz ''tatiy-tatiy'' adımlar atıp başladı. O zamanda ''Arzı qız'' pesasından ğayrı sanağa qoyulacaq mına saña degenday eserler de yoq edi.
Sürgünlikten soñ ilk defa sanamızda kene ''Arzı qız''nı korgen seyircilerimiz kozyaşlarını tutıp olamadılar... İşte, teatrimiz kene tirildi ve yaşap başladı.
Qopqa yipi uzülse, onı quraştırmaq qolay. Amma butün bir milletniñ sanat yipi uzülse, bu- buyük faciadır. Artıq başqa yip, başqa sıcım tapmaq kerek ola. Lakin episi bir o- milliy olmaq şart. Aqmescitte gayrıdan doğıp, yaşap başlağan milliy teatrimiz biñ-bir qıyınlıqlardan keçip, ep yukselmege areket ete. Bugunde-bugun onıñ milliy Akademik teatr adını taşıması ozünden-ozü olmadı. Tilleri, milliy duyguları bundan 40-50 yıl evelsi çalışqan rejissorlarımızi aktorlarımızdan zayıfca olsa da, yañı kelgen sanatkarlarımızda buyuk istidat ve emel bar. İşte, oalr şu emelleri ile, aqiqiy fedakarlıqları ile bugun teatrmizni yaşatıp kelmekteler, ve ,inşalla, yaşatırlar.

Şakir Selim-Ukrayna Yazıcıları Milliy birliginiñ azası

Bahtilen Devletniñ Qavili-Qarayca

Bahtilen Devletniñ Qavili-Qarayca

Zemanilen bir vaqıtta bahtilen devlet bir birine raskelirler. Devlet demişki bahtğa:
"Men senden ziyada, men murad etsem — adama çoq mal beririm." — der.
Baht da demişki:
"Men senden ziyadayım. Kerçek, sen mal berirsin, amma men yardım etmesem, o berdigin mal hayır etmez — qayıp bolur." — dey qavil eterler ekisi.
Beraber keterler çarşıya, baqarlar: köşe başında bir fuqare eskicilik etip turur.
Barırlar añar. Devlet derki fuqarege: "Bu eskicilikten ne kâr etersin?".
Eskici derki:
— "Ne yapayım? Anı da işlemesem — açımızdan blecekmiz. Andan başqa şiy elimden kelmez." — der.
Devlet çıqarır, fuqarege yuz altın berir:
"Bar, rahat keçil." — dey.
Alır fuqare yÿz altıniı. Sevinerek qayıqğa minip evine kettikte qayıq ter avanar. Fuqareniñ qoynundan halğı yüz altın kisesi bilen suya aqar.
Fuqare ah-vahilen evine keter.
Sabah olur — gene eskiciligine keter.
Soñ bahtilen devlet yoqlap kelirler, baqarlar — fuqare gene eskicilik işler.
Devlet derki fuqarege:
"Sen gene eskicilik işlermisin?" — der.
Eskici da derki:
"Bevle-bevle bolması bilen deñize tuşti altınlar." — der.
Devlet yüz altın daha berir:
"Bunı eyi saqla!" - dey çıqarlar, keterler
Fuqkare altınnı kötürür evine.
Azbarında bir terek bar emiş.
Çıqarır altınnı kisesin, terekke saqlar.
Soñra bir qarağuş kelir teregiñ qavuşundan. Bu altınnı kisesi bilen alır, keter.
Fuqare, sabah bolduqta, çarşıya ketecek vaqıtta terekke çıqar: "Altınnı baqayım." — dey baqsa — altın yoq.
Ah-vahilen keter çarşıya, başlar eskicilik etmee.
Gene devletilen baht kelirler.
Bu fuqarege baht derki:
"Gene eskicilik ne üçün işlersin? Ne yaptıñ yüz altıñı bilen?" — der.
Fuqare da boldığı kibi sbzler. Devlet gene yüz altın daha berir.
Qarısı bilmez tuz bardağında altın boldıgın, çıqarır, tuzu bardagı bilen berir:
"İstedigiñiz qadar harc etiñiz!" — dey.
Qonşusı alır bardaqnı, kelir evine, baqar — bardaqtan tuz tibinde bir kise altın bar. Alır altınnı: "Ber Allah!" — dey, bardaqnı ketirir, berir.
Badehu bu fuqare altınnı yoqlar — bardaqta altın yoq. Oşaat qarısına sorar:
"Bardaqta yüz altın bar edi." — dey.
Oşaat qarısı derki:
"Bardaqnı qonşuğa bermiş edim, alar almıştırlar.".
Soñ qonşusuna barır, sorar.
— "Hayır, körmedik." — derler.
Artın fuqare ne yapsın?
Sabah gene keter, başlar eskicilikni yapmaa.
Gene bahtilen devlet kelirler.
Devlet derki:
"Daha ne boldu? Neçun gene eskicilik işlersin?" — der.
Fuqare da bolduğu kibi sözler...
Baht derki devlete:
"Endi tuydıñmı menim senden ziyadı bolduğumu?".
Soñ derki devlet bahta:
"Kel, birlikte bolayıq, şu fuqarege bir yardım eteyik!" — dey.
Yardım eterler — fuqare zengin bolur. Fuqareni piyasçilikten qutarıp, bahtilen devlet savap bolup, Fuqareni zengin eterler.

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Uçünci Fasıl-Don Kihot-Qırım Tatarca-Eşref Şemizade

Uçünci Fasıl-Don Kihot-Qırım Tatarca-Eşref Şemizade

Rıtsarlıqqa taqdim etilmek içün Don-Kihotnıñ basıl çarelerge kirişkeni aqqında

Bu fikirge mubtela olğan Don-Kihot aqşamlıq aşını aşagan soñ, qavecini ahırğa çağırıp onıñ ogünde tiz çökti ve:
-Şanlı rıtsar, menim şimdi aytacaq ricamnı yerine ketirmege söz bermeseñiz iç ogüñizden turmaycağım. Eger söz berseñiz butün insaniyet dünyasınıñ faydasına ozüñizniñ şuretiñizge sebep olacaqsıñız,-dedi.
Qaveci, bu sözlerni eşitip, şaşqanından ne yapacağını ve ne aytacağını bilmey, Don-Kihotqa ayaqqa turması içün yalvarmağa başlasa da, Don-Kihot, ricasını yapmağa söz bermegeni taqdirde turmaycağını bildirgeninden, qaveci söz bermege mecbur oldı.
Don-Kihot:
-Men siziñ alicenaplığıñızdan bundan eksigini beklemedim,-dedi.-Boylelikle menim,siziñ cumert yuregiñizden beklegen ricam yalıñız şundan ibaret; yarın siz meni rıtsarlıqqa taqdim etmelisiñiz ki, aytqanım kibi yarından başlap men butün acizlerniñ faydasına olmaq uzre, gezici rıtsarlarnıñ ustavı mucibi türlü vaqialar izlep ketip olayım.
Biraz qurnazca taşlağan qaveci, musafirniñ tahtası eksik olğanını evelden duyğan olsa da, şimdi bu sözlerni eşitken soñ temelli işanğanından, gece eglenmek içün onıñ isteklerini yerine ketirmege qarar berdi. Bunıñ içün, o Don-Kihotqa boyle niyetniñ yalıñız boyle belli rıtsarğa mahsus olğanını ve ozüniñ de yaşlıq vaqıtlarında bu muteber işnen meşgul olıp, qollarını atiklikke, ayaqlarını yengillikke alıştırıp er yerni gezip yurgenini ve bularnıñ neticesinde İspaniyanıñ butün mahkemelerinen tanış olğanını bildirdi. Bunıñnen beraber o, Don-Kihotqa bu gecesini saraynıñ azbarında keçirmesini teklif etip, yarın butün adetlernen rıtsarlıqqa taqdim etilecegini ayttı. Bundan soñ Don-Kihot hannıñ yanaşasındaki buyük azbarda silah ve arbiy kiyimlerge qaravul olmaq içün emir aldı. O ozüniñ butün kiyimlerini ve silahlarını toplap, çeşmeniñ yanında olğan aşlavnıñ içine toldurdı ve qoluna qalqanını keçirip, süngüsini alıp batır tavrınen o yaq, bu yaq yurmege başladı.
O, ozüniñ kezintisine başlağanda ortalıq qaranlıqlaşıp başlağan edi.
Qaveci, handaki butün adamlarğa Don-Kihotnıñ aqılsızlığını, onıñ qaravullıqqa çıqmasını ve rıtsarlıqqa taqdim etilecegini ayttı. Aqılsızlıqnıñ, bunıñ kibi hucur soyına episi şaşıp, uzaqtan onıñ ne yapqanını baqmağa bardılar ve onıñ iç bir tarafqa qıyışmay, de o yaq, de bu yaq yurgenini, de süngüsine tayanıp kozlerini pek çoq vaqıtqa qadar urba ve silahlarından ayırmay, bir yerde qatıp qalğanını kordiler. Artıq yarı gece yaqınlap başlağan edi. Lakin ay o qadar yarıq edi ki, atta kuneşnen bile kundeşmege quveti yeter derecede edi. Boylelikle yañı rıtsarnıñ butün yapqanları er kezge korüne edi.
Şu vaqıtta, handa qonğan bir satıcı, ozüniñ qatırlarını suvarmaq istep çeşme başına kelgende, oña aşlav içindeki urba ve silahlarını almaq kerek oldı.
Bunı korgen Don-Kihot yuksek sesnen:
-Ey gezici rıtsarlardan eñ batırınıñ silahına toqunmağa cesaret etken arsız rıtsar! Sen kim olsañ ol, ozüñniñ arsızlığıñ içün başıñnen cevap bermek istemeseñ tez çekil ve olarğa toquñma!-dep bağırdı.
Satıcı bunıñ aytqanlarını diñlemek degil, aksine butün urba ve silahlarını alıp bir kenarğa attı. Bunı korgen Don-Kihot qalqanını bıraqıp, eki qolunen süngüsine yapışıp satıcınıñ başına bar quvetinen oyle urdı ki, eger ekinci kere daa urğan olsa, satıcını baqmağa doktor bile kerekmeycek edi.
Bunı yapqan soñ Don-Kihot, ozüniñ butün silahlarını toplap kene evelkisi kibi o yaq, bu yaq yurmege başladı.
Biraz vaqıt soñ, olıp keçken vaqiadan haberi olmadan (çünki satıcı daa yerde esini coyıp yata edi) başqa bir satıcı daa qatırlarını suvarmaq içün çeşmege keldi.
O da aşlav içindeki silahlarnı alıp taşlayım degende, Don-Kihot bir söz aytmadan ve iç bir kimseni yardımğa çağırmadan kene eki qolnen süngüsine yapışıp onıñ başına oyle bir urdı ki, süngüge bir şey olmasa da, satıcınıñ başı uç degil, dört parçağa ayrıldı. Bu davuşqa handaki butün halq ve olarnen beraber de çapışıp keldiler.
Yaralılarnıñ arqadaşları olarnı boyle bir ağır vaziyette korgen soñ, uzaqtan Don-Kihotnı taşqa tutmağa başladılar. Don-Kihot ise çeşmeniñ yanından ayrılmay elinden kelgeni qadar qalqanınen ozüni saqlamağa tırışa edi. Qaveci satıcılarğa onı raat bıraqmaları içün yalvara ve onıñ deli olğanını unutmamalarını ayta, Don-Kihot ise oz tarafından butün toplanğanlarnı qorqaqlar, alçaqlar,-dep, qaveci ise gezici rıtsarlarğa boyle muamelede bulunğanı içün alçaq, namussız rıtsar,-dep söge ve eger rıtsarlıqqa taqdim etilgen olsa, bu alçaqlığı içün guzel etip onıñ tozunı silkecegini aytıp bağıra edi. O, bu sözlerni oyle bir işanç ve cesaretnen ayttı ki, ucüm etkenlerniñ yuregine buyük qorqu qoydı. Bir taraftan bu sebepten, diger taraftan qaveciniñ yalvarışlarına binaen satıcılar taş atmalarını toqtattılar. Don-Kihot ise olarğa yaralılarnı almağa musaade etip, ozü kene evelkisi kibi suvuqqanlılıqnen qaravullığında devam etti.
Lakin qaveci musafiriniñ bu şaqalarını begenmegeninden ileride daa olmaq ihtimal olğan qazalardan başını qurtarmaq içün onı tez-tez şu melun rıtsarlıqqa taqdim etmege qarar berdi.
Boyleliknen o, Don-Kihotqa yanaşıp şimdi ozleriniñ qabaatlarına kore, cezalarını alğan alçaq eriflerniñ çıqışlarından ozüniñ haberi olmağanını aytıp, afu talap etti. Soñra o, oña kene başta aytqanlarını, yani rıtsarlıqqa taqdim etilüviniñ maiyeti yalıñız eki kere qılıçnen bir kere çelkege, bir kere de omuz başqa uruvdan ibaret olğanını, silahlarını yanında qaravullıqqa kelgende ise yalıñız eki saat beklemekniñ yetişkenini, onıñ ise tamam dört saat turğanını ayttı.
Don Kihot bularıñ epsine inanıp, qavecige, ozüniñ itaat etecegini, tez-tez yapacaq işini yapmasını ve eger rıtsarlıqqa taqdim etilgen soñ ekinci bir ucüm daa olğan olsa yalıñız qavecige olğan sayğısından otrü onıñ kostergen adamları mustesna olmaq uzre atta iç bir sağ adam qaldırmaycağını bildirdi.
Boyle tenbihten saqınğan saray saibi şu saat barıp yolcularğa, arabacılarğa satqan çavdar ve toban paralarını yazğan defterini alıp, bir çıraq parçası tutqan oğlan ve yuqarıda aytılğan eki qadın ile birlikte Don-Kihotnıñ yanına keldi. Onı tiz çöktirip,
ozü defterini açıp dua oquğan kibi mırıldanmağa başladı. Oquvını toqtatmadan Don-Kihotnıñ eñsesine yahşı bir sille urdıi qılıçnen de omuzına bir eki türtti. Bularnı yapıp bitirgen soñ qaveci qadınlarnıñ birisini yañı rıtsarnıñ beline qılıç taqmasını eir etti. Qız bu emirni buyük ustalıq ve tedbirnen yerine ketirdi.
Daa dunyada misli korülmegen butün bu masharalıqlar biter-bitmez Don-Kihot atına minip türlü vaqialar izlemekçün ketmege qarar berdi. Şu saat Rosinanteni egerlep, ustüne mindi ve qavecini quçaqlap, yapqan eyiligi içün o qadar hucur şeyler ayttı ki, atta tarif etmek bile mumkün degil.
Qaveci yalıñız onıñ tez-tez handan ketmesini istegeninden Don-Kihotnıñ sözlerine suvuqqanlıqneñ cevap berip, bir kapik qonaq parası almadan Allağa emanet etip yiberdi.

Meşalemiz-Şeryan Ali

Meşalemiz-Şeryan Ali

Yurtdaşlar, ne olur edi alımız,
Eger olmasaydı Gaspıralımız.
Zindan zulmetinde qalğan edik de,
Zalımlar zulmından solğun edik de.
Könüke-könüke terk etti menlik.
Sönüke-sönüke ep töben endik.
Saçılğan, dağılğan, talğan maalde,
Beyhut sükünetke dalğan maalde,
Yuce Tañrımıznıñ inayetinde,
Ulu bir bahşışı, merhametile,
Bir aydınlıq duydıq tañlarımızda,
Dersiñ, kuneş doğdı añlarımızda!
Bağçasaray uzre bir ışıq yandı,
Araretli nurdan millet uyandı!..
Bu ışıq yuz açtı, bulutnı yarıp,
Yarıqlaştı er şey: mektep, maarif.
Şu nurğa ıntılıp buyüdi yaşlıq,
Kozlerde aks etti umütli ışıq.
Bu ışıq yayıldı yurtlardan yurtqa,
Türkiy ulkelerge, cenüpke, sırtqa.
Bu ışıq dillerden dilge terciman,
Mecalsız tenlerge, sanki, endi can.
İsmailbey olup tıpqı meşale,
Aydınlıq endirdi, endire ala!
Nurdan nur tarala, zulmetten-zulmet,
Eyiden-eyilik, zilletten-zillet.
Biz de-nur aşıgı, pervanesimiz,
Biz de-azizlerniñ aziz neslimiz!
Quvan, ey yurtumnıñ qutlu quçağı,
Saña şavle saça aqıl çırağı!
İsmailbey ruhu-qalpte şavlemiz,
Ebediy sönmeycek bu meşalemiz!